4 Ekim 2015 Pazar

DEDEKTİF KURUKAFA #6 ÖLÜM GETİREN

PUAN: 8,6/10

KİTABIN KONUSU
         -Kitap kapağından alıntı-
Melancholia yumuşak bir ses tonuyla, "Gücüm sınırsız sayılır," dedi.
"Bunun nasıl bir şey olduğunu anlatmak isterdim ama kelimeler yetersiz kalıyor. Tanrı olmanın ne demek olduğunu anlamak için Tanrı olmalısın. Benim gibi."

NEREDEN ESTİ?
Serinin 6. kitabı;)

5 YORUM
1- Öncelikle, bu kitap serinin en uzun (634 sayfa) kitabı olduğu için biraz doldurma bir kitapla karşılaşacağım için korkmuştum. Ama korktuğum olmadı; çünkü bu kitap gerçekten de 2-3 kitaba eş değer bir kitaptı. Olaylar, ters köşeler ve yazarın esprili üslubu sayesinde 634 sayfa boyunca hiç sıkılmadan, keyif alarak okudum bu kitabı. Hatta serinin en beğendiğim kitaplarından biri oldu da diyebilirim:)
2-Serinin her kitabında eğlenceli, zekice ve komik diyaloglara rastlamak mümkün. Ama bu kitapta sanki yazar tüm bunların dozunu 2-3 katına çıkarmıştı. Kitabın çoğu yerinde sesli bir şekilde güldüğümü hatırlıyorum. Özellikle Valkyrie'nin annesi ve mavi saçlı tuhaf doktor asistanı Clarabelle'e (Friends'teki Phoebe'ye çok benzer bir kişiliği var) neredeyse her cümlelerinde güldüm sanırım:) 
 3-Bu kitapta, serinin önceki kitaplarında cevaplanmamış sorularının neredeyse hepsi cevap buldu. Cevaplar pek iç açıcı olmadı gerçi; ama yapılacak bir şey yok. Sonuç olarak, serideki karakterler arasındaki ilişkiler gerçekten beklenmedik bir hal aldı ve bu da sıradaki kitapları okumak için beni oldukça heyecanlandırdı:)
4-Kitapta "kötü" olarak sayılacak tek şey, daha önceki kitapta yaptığı "Alacakaranlık" serisini iğneleme olayını tadında bırakmayıp biraz uzatmış olması oldu. Önceki kitapta bu iğneleme olayı hoşuma gitmişti fakat her şeyi tadında bırakmak gerek sanırım. Ama diğer her şey o kadar iyiydi ki, bunu görmezden gelebilirim sanırım:)
5-Yazarın kalemine ve hayal gücüne hayran kaldım. Çoğu okur gibi benim de az buçuk yazar olma hevesim var. Eğer yazar olursam, gerçekten Derek Landy gibi bir yazar olmayı çok isterim. Çünkü kendisi giriş-gelişme bölümlerini ve betimlemeleri yeterli derecede ve tadında bırakan, olayları gerçekçi bir şekilde betimleyen, orijinal karakterler yaratan ve hem zekice hem de komik diyaloglarla sürükleyici kitaplar yazabilen harika bir yazar. #izindeyizderek:)
Derek Landy ve Dedektif Kurukafa
                                                        -SON-

14 Ağustos 2015 Cuma

Geçen Sene Katıldığım Yarışmalardan Kitap Haberleri Geldi.

  Geçen sene birkaç tane öykü ve kompozisyon yarışmasına katılmış ve hiçbirinde dereceye girememiştim:) Ama geçenlerde aldığım iki mesaj beni yine de çok mutlu etti. Bu mesajlar, katıldığım yarışmalara katılan eserlerin derlenip kitap haline getirilmesiyle ilgili mesajlardı. Benim aklıma yarışmadaki eserlerin kitaplaştırılması gibi bir ihtimal gelmediği için bu haberler beni çok şaşırttı.
  Geçen gün telefonuma "aile" konulu kompoziyon yarışmasına katıldığım Malatya Kent Konseyi'nden mesaj geldi mesela:
  Ama katıldığım "Şiddete Beyaz İsyan" yarışmasından gelen e-posta beni daha çok sevindirdi:
"Yazarı olduğunuz" kısmının altını çizmek isterim;)
   Dereceye giremediğim bu yarışmalardan gelen bu mesajlar beni şaka maka "yazar" gibi hissettirdi. Büyük ihtimalle sadece hikayem kitapların içinde yer alıyordur, hatta belki de sadece yarışmaya katıldığım için bu kitapları bana gönderiyorlardır. Onu, kitaplar gelince anlarım artık. Ama yine de bu mesajlar beni çok sevindirdi ve ben de paylaşmak istedim:)

9 Ağustos 2015 Pazar

KEŞKE GERÇEK OLSA

PUAN: 4/10

KİTABIN KONUSU
                              -Alıntıdır.-
İşten eve yorgun döndüğünüz bir gün, banyo dolabınızın içinde bir kadın bulsanız ne yapardınız? Hele bu kadını sizden başka kimse görüp sesini duyamıyorsa? Genç ve güzel bir doktor olan Lauren, bir trafik kazası sonucu bitkisel yaşama girer ve çalıştığı hastaneye getirilir. Lauren'in bedeni hastanenin yoğun bakım odasında yatarken ruhu özgürce dolaşmaya başlar. Lauren'in ruhunun en önce gittiği yer elbette yıllarca oturmuş olduğu, ama bitkisel yaşama girdikten sonra genç Amerikalı mimar Arthur'a kiralanmış olan apartman dairesidir. Ayrılmaz ikili gibi birlikte yaşamaya başlayan Lauren ile inanılmaz olana inanan Arthur'un arasında duygusal bir yakınlaşma olması kaçınılmazdır. Öte yandan Lauren'in görünmez bedeniyle katıldığı bu birliktelik, genç adamın başını derde sokmakta gecikmeyecektir.

NEREDEN ESTİ?
Kitabı bir blogda görüp konusunu beğenmiş ve film uyarlamasının da iyi olduğunu duyunca hemen okumak istemiştim.

5 YORUM
1-Öncelikle bu berbat kapak için Can Yayınlarını kınayarak yazıma başlayayım. Sanki "Bir Kadın Makyaj ile Nasıl Çirkinleştirilebilir?" kitabının kapağıyla bu kitabın orijinal kapağını karıştırmışlar da ortaya böyle bir sonuç çıkmış gibi geldi bana. Aklıma başka bir ihtimal gelmiyor çünkü. Hayır, kapak resminin konuyla azıcık ilgisi olsa bu kadar içerlemezdim. Kapak dümdüz mavi olsa bile daha çok beğenirdim gerçekten. En azından kitabı yanımda taşırken kendimi ve çevremdekileri aşırı doz görüntü kirliliğine maruz bırakmazdım.Kitabın kapağına bakmak bile işkence gibi gerçekten.

 Kapağı yerden yere vurma bölümüme burada son verip, diğer konularda yerden yere vurmak üzere devam ediyorum şimdi...

2-Bu kitabı "Kediler ve Kitaplar" blogunda görüp biraz araştırmış ve konusunu öğrenmiştim. Konusu hoşuma gidince, evdekilere de anlatmıştım. Abim ve yengem de geçenlerde televizyonda, anlattığım konuya benzer bir film izlediklerini ve çok beğendiklerini söyleyip şaşırmışlardı. Acaba aynı kitap/filmden mi bahsediyoruz diye şaşırmıştık hatta. Ben hemen kitabın adını söyledim. Yengem de filmin adını (Cennet Gibi) söyleyince farklı şeylerden bahsettiğimiz kanısına vardık. Sonuçta isimler çok farklıydı. Ama meğerse "Cennet Gibi" (orijinal adı da "Just Like Heaven") filmi gerçekten de "Keşke Gerçek Olsa" kitabının film uyarlamasıymış. Bu yüzden filme yapılan övgüler, kitaba başlamam için bana oldukça gaz vermiş oldu:)


3-Kitabın başları çok iyiydi gerçekten. Olaylar hızlı gelişiyor ve diyaloglar, karakterler insanın hoşuna gidiyordu. Ama daha kitabın yarısına gelmeden, yazar sapıtmaya başladı. Esas oğlanın derin ve olayların gidişatı açısından fazlasıyla gereksiz geçmişi tam 100 sayfa sürdü mesela. Diyaloglar ise daha da gereksiz hale geldi. Adamlar iki saniyelik şey için onlarca sayfa boş boş konuşmaya başladı. Olaylar da kaplumbağa hızında ilerlemeye başlayınca ben bi sıkıldım. Dedim "Allah'ım, ne kadar Türk dizilerindeki uzun boş bakışmalar kıvamında bir kitap olmuş bu!"

4-Kitabın sonu biraz şaşırttı, ama o kadar sıkıntıdan sonra bu şaşırtma bile kitabı benim için kurtaramadı.

5-Kitabın uyarlandığı "Cennet Gibi" filmini indirip biraz izledim. Kitaba çok sadık kalmasa da, kitaptan birkaç tık daha iyiydi bence. En azından daha eğlenceli ve daha etkileyiciydi. Yazımı burada bitirirken, bir değişiklik yapıp, kitabı okumanız yerine, film uyarlamısını izleyerek paradan ve zamandan tasarruf etmenizi tavsiye ediyorum:)

 NOT:Kitapta hoşuma giden iki söz vardı. Onları da paylaşmak isterim:
*"Kimse mutluluğun sahibi değildir, bazen şansımız yaver giderse bir kira sözleşmesi yapıp mutluluğun kiracısı oluruz, kirayı ödemekte çok titiz davranmak gerekir yoksa kapı dışarı edilirsin.."
**"Seni sevdiğimi söylemiş miydim?" diye sordu Arthur çekingen bir tavırla.
"Aşkına dair kanıtlar ortaya koydun," dedi Lauren; "böylesi çok daha iyi."

BABAM SÜT PEŞİNDE

PUAN: 8,8/10

KİTABIN KONUSU
                    
-Alıntıdır.-
Güne iyi başlayabilmek için güzel bir kahvaltı yapmak şart kuşkusuz. Mis gibi kızarmış ekmek, biraz tereyağı, lezzetli peynirler, ev yapımı reçeller ve daha neler neler… İşte tam da böyle bir sofranın hayaliyle güne uyanan iki kardeş kahvaltı hazırlamak için buzdolabını açtıklarında büyük bir sorunla karşılaştılar. Afiyetle sofraya oturabilmeleri için önemli bir eksikleri vardı: Islak-beyaz-içecek-şey. Yani SÜT! Açlıktan karınları guruldayan çocuklarının hayal kırıklığına kayıtsız kalamayan babaları bir şişe süt almak için soluğu evlerinin köşesindeki bakkalda aldı. Fakat dakikalar dakikaları kovaladı. Beş dakikalığına evden ayrılan babaları bir türlü eve dönmek bilmedi. Ta ki, uzun süre sonra elinde bir şişe süt ve ceplerinde heyecan dolu serüvenlerle evin kapısında belirene kadar… Unutmayın, süt varsa, umut da vardır.

NEREDEN ESTİ?

Neil Gaiman.

5 YORUM
1-
Neil Gaiman her zamanki gibi harika zaten.

2-
Bu defa kitabın içindeki illüstrasyonlar ise ayrı bir harikaydı. Kitaptaki bu çizimleri görünce aklıma iki yıl önce sınıfta ders sırasında telefonuma bakarak çizdiğim bir resim geldi. Oz Büyücüsü'nün çizgi roman versiyonundan alıp çizmiştim bu resmi ve şimdi bu kitaptaki çizimlere bakınca çizim tarzlarını birbirlerine çok benzettim. Meğer gerçekten iki kitabın da çizerleri aynı kişiymiş:)
İşte bu, telefonuma yüklediğim resim:

Bu da ders sırasında çizdiğim hali:
 
3-
Gerçekten Skottie Young'ın çizimlerine bayıldım. Merak edenler için kitabın içindeki çizimlerden birkaçını da ekleyeyim hatta:





4-
Tudem Yayınları tarafından basılan bu kitap, orijinal kitabın Amerikan baskısı örnek alınarak hazırlanmış. Bir de kitabın İngiltere baskısı var. Bu baskının tek farkı ise çizerleri ve dolayısıyla çizimleri. İngiltere baskısındaki çizimler biraz daha gerçekçi ve "baba" karakteri Neil Gaiman'a tıpatıp benziyor. Ama ben Amerikan versiyonunu daha çok beğendim. Tudem Yayınları da bu versiyonu seçerek çok iyi yapmış bence:)
 

5- Benim gibi kitabın içindeki çizimlere dalıp uzun uzun bakmazsanız, 1 saatten daha kısa sürede bitirebileceğiniz eğlenceli ve harika bir Neil Gaiman kitabı bu kitap. Özellikle bunaltan bu yaz sıcaklarında bu kitabın, okuyan herkese iyi geleceğinden eminim:)

3 Ağustos 2015 Pazartesi

Okuyamama Sorununa Çözüm 10 Kitap Önerisi

  Kendimden de bildiğim üzere, özellikle  sıcakların da olağannüstü artışının etkisiyle, herkesin üzerine bir rehavet çökmeye başladı. Bu, ister istemez "kitap okuyamama" gibi bir sorun da getirdi. Kendi adıma konuşursam, ben şu an hala kütüphaneden 1 ay önce aldığım kitabı okumaya çalışıyorum mesela:(
  Ben bu halimi atlatmak için biraz daha ince ve/veya okuması kolay kitaplar okumaya karar verdim. Gerçi okumak için seçeceğim kitapların bu türe ne kadar uyacağını kestirmem zor ama yapacak bir şey yok. Bu yüzden ben de bu türde, kaliteli, okuması kolay, "okuyamama durumu"na iyi geleceğini düşündüğüm ve daha önceden okuduğum 10 kitabı (aynı serinin kitaplarını ve aynı yazarın aynı tarz kitaplarını tek kitap olarak saydım) tavsiye etmek istedim. Tabii bunları okuyup okumamak size kalmış, ama  bu kitaplar kitaplığınızda bulunuyorsa en azından okuyamama durumunuz geçene kadar bu kitaplara öncelik vermenizi tavsiye ederim. Sizin de bu tarz tavsiye edebileceğiniz kitaplar varsa yorum olarak yazabilirsiniz.
  İşte benim listem:
1-)
2-)
3-)
4-)
5-)
6-)
7-)

8-)

9-)

10-)


29 Temmuz 2015 Çarşamba

İlk Kitabımı Yazdım!!!


  Uzun süredir blogda bir şey paylaşmıyordum. Daha doğrusu, paylaşamıyordum. Çünkü, başlıktan da anlayacağınız üzere, ilk kitabımı yazmakla meşguldüm.
  Tudem'in düzenlediği bu "roman yazma" yarışmasına katılmayı uzun süredir düşünüyordum, ama bu seneye nasip oldu artık.
  Kitap yazmak gerçekten çok zor bir işmiş. Bu süreçte bunu anladım. Yarışmanın tarihini unuttuğum için oldukça acele etmem gerekti Bir de Ramazan'a denk gelince, aç karna ve uykusuz yazmak zorunda kaldım kitabın çoğunu.

  Öncelikle, kitabı baştan sona bölüm bölüm özetleyen bir plan yazıp hazırladım. Kitaptaki olayların çoğunu bir yıldır aklımda şekillendirdiğim için bu iş, iki günümü aldı. Planda birkaç ufak değişiklik yapsam da, kitap bittiğinde planımı baştan sona uygulayabilmiştim.
  Yarışmaya son başvuru tarihine 40 gün kaldığı için tüm kitabı 35 günde bitirip kargoyla göndermek zorunda kaldım. Öncelikle 20 gün boyunca A4 kağıtlarına ellerimle romanı  yazmaya başladım. Bu arada sonradan kitaba ekleyeceğim şeyleri de not alıyordum. Bu sürecin tamamı Ramazan ayında ve ben oruçluyken gerçekleşti. Bu yüzden, her ne kadar yazarken mutlu  da olsam, fiziksel ve ruhsal olarak oldukça yoruldum.

  22 bölümden oluşan kitabımı yazdıktan sonra, sıra bu yazıları bilgisayarda klavyeyle yazmaya gelmişti.

Klavyeyle yazarken ben:)
  Beklediğimden daha zor bir süreç oldu bu da. Bilgisayarda bu kadar yazı yazmaya alışkın olmadığım için oldukça zorlandım. İlk günler sırtım tutulmaya ve yazdığım sırada parmaklarıma kramp girmeye başladı. Ama hiçbir gün ara vermeden yazmalıydım. Çünkü yarışmaya son başvuru tarihi yaklaşıyordu. Yazarken genelde arka fonda Amelie filminin soundtrackini kullandım. Bir süre sonra sıkılınca başka filmlerin (Harry Potter gibi) soundtraclerini de denedim ama çoğunluk Amelie'nin efsane müzikleriyle geçti.

  Düzenli bir iş yapmaya alışkın olmayan ben, hiç aksatmadan kitabımı yazmaya devam ettim. El yazımı bilgisayara geçirirken aynı zamanda yazım hatalarımı düzeltiyor, eklemeler ve çıkartmalar yapıyordum. Ayrıca sadece dikkatli okuyucuların çözebileceği küçük kelime oyunları ve şifreler yerleştiriyordum kitabıma. 13. günün sonunda günlerce sabahlamam gerekse de bilgisayar yazmayı bitirmiştim. Son 2 günüm kalmıştı. O son 2 günde de son bölümü yazıp kitabı son bir defa üstün körü okuyup birkaç yerini daha düzeltebilmiştim. Kitap bittikten sonraki gün hemen word dosyamı CD'ye kaydedip yedi çıktısını almış ve birini kendime ayırıp diğer altı tanesini yarışma için kargoya vermiştim. Tabii kargo paketine yarışma için istenen birkaç belgeyi de eklemiştim.
Çıktılardan biri :)
   Gerçekten benim için çok zorlayıcı bir süreç oldu bu kitap işi. Ayrıntılı, kurgusu iyi ve mantık hatası olmayan bir kitap yazmak zaten zor bir iş. Bir de ben bunu 35 günde yapmaya çalıştım. 31.000 kelimelik bir kitap yazdım ve bu sırada da sosyal hayatımı bir arada götürmeye çalıştım. Ayrıca kitap öylece yazılmıyor. Yazdığım süre kadar da düşünüp araştırmalar yapmam gerekti. Ama sonunda, yazdığım kitabın çıktısını elime aldığımda tüm bunlara değdiğini düşünüyordum. Yarışmayı kazanabilir miyim bilmiyorum. Ama zaten yarışma benim için bahaneydi. Çünkü kitap yazmak benim en büyük hayallerimden biriydi ve artık bir kitap yazmıştım. Kendimi bir yazar gibi hissediyordum.
Kafamın içindeki yazar halim:)
   Yarışmayı kazanamasam bile, ileride bu kitabımı bastırmak ve yeni kitaplar yazmak için elimden geleni yapmaya devam edeceğim. Çünkü tüm zorluklarına rağmen kitap yazmak benim için çok farklı ve eğlenceli bir yolculuk oldu. Bu yolculuğu sürdürmek ve daha iyi yerlere getirmek için elimden geleni yapacağım:)
                                               
EDİT: Yarışmayı kazanamadım.

27 Haziran 2015 Cumartesi

CNBC-e'den Anlamlı Bir Teselli Ödülü Kazandım

  Geçenlerde CNBC-e'nin "Taht Oyunları" temalı yarışmasına katılmış ve ilk 10'a girmiştim. Yarışma sonuçlandı ve ilk 3'e giremesem de teselli ödülü için adresimi falan istedi CNBC-e. Ben de adresiimi yazdım ve hemen ertesi gün ödülüm geldi. Sanırım yaptığım çalışmayı da göz önünde bulundurarak, harika bir ödül göndermişler. Ben ödülümü çok beğendim. Sanki çizimim 3 boyuta dönmüş gibi hissettim:) İşte ödülüm:



  Bu arada, yaptığım çalışma da şuydu:
  CNBC-e'ye bu düşünceli ödülleri için tekrar teşekkürler:) Kutlama şarkımız da "Ejderhaların Annesi"nden gelsin...



LinkWithin