28 Ağustos 2013 Çarşamba

CİNAYET ALFABESİ

PUAN: 8/10

KİTABIN KONUSU
              (Kitabın kapağından alıntıdır.)

Alfabe sırasına göre kurbanlarını öldüren seri katil, cesetlerin yanına ABC tren yolları tarifesini bırakmaktadır. Aynı zamanda cinayetleri işleyeceği mekanları Hercule Poirot’ya önceden haber vererek deneyimli dedektifle dalga geçmektedir. Fakat Poirot adı geçen yerlere ulaşmakta her zaman gecikir. Bu psikopatın düşüncelerinden ve cinayet metodundan fazlasıyla etkilenen Poirot, Hastings ve Japp’ın yardımıyla İngiltere’de enine boyuna seyahet ederek bu acımasız katilin izini bulmaya karar verir.

  NEREDEN ESTİ?
 Kütüphaneden kitap alacaktım ama pek bir şey bulamadım. Ya hiç almak istemeyeceğim kitaplar ya da alırsam parayla alıp kendi kitaplığıma koymak isteyeceğim kadar beğendiğim kitaplar vardı. Ben de arada kalınca Agatha Christie setine takıldı gözüm ve ilgimi çektiği için bu kitabı alayım dedim. Tabii kitaplığıma koyamayacak kadar değersiz olduğundan değil, sadece polisiye-dedektif kitaplarını okuyup katili öğrendikten sonra tekrar okuma isteğim kalmayacağını bildiğim için bir kere okuyup tadında bırakıyorum işte...

5 YORUM
1-Agatha Christie'nin okuduğum ilk kitabı Hercule'ün 12 Görevi'ydi. Ve bu kitap farklı bir standartta yazılmış, kısa 12 dedektif hikayesini içeriyordu. Ama bu kitap klasik bir "Agatha Christie kitabı" tanımına uyacak şekilde yazılmıştı. Bu da beni Agatha Christie'yi ilk defa okuyormuşcasına heyecanlandırdı açıkçası. Bu arada bu kitaptan önce Şimşek Hırsızı'nı okumuştum: Okuyanlar bilir; Şimşek Hırsızı'nda olaylar yaz gündönümünde, yani 21 Haziran'da bitiyor. Cinayet Alfabesi kitabında ise olaylar 21 Haziran'da başlıyor. Benim için çok hoş bir tesadüf olmuştu bu :)

2-Katilin cinayetleri belli bir sıraya(alfabeye) göre işleyip cinayet tarihlerini ve yerini önceden söylemesi çok havalı geldi bana. Hercule ile dalga geçiyordu sanki. (Bu arada, merak edenler için söylüyorum: Katili yine bulamadım, ama kitapta çok zekice bir şekilde katilin bulunup yakalanması beni oldukça şaşırtıp memnun etti.)

3-Olayların büyük bölümünün Hercule'ün yakın arkadaşı Hastings'in gözünden anlatılması da hoş olmuş. Sanki Hercule Poirot ile birlikte olay yerlerini gezip, şüphelileri birlikte sorguluyormuşsunuz gibi hissetiriyor size. Aralarındaki ufak atışmalar da epey eğlenceliydi bence.

4-Hercule'ün 12 Görevi'nde hikayeler kısa tutulmak zorunda olduğu için yazarın karakter analizi vs gibi ayrıntılara pek giremediğini yazmıştım. Ama bu kitapta yazar tüm maharetini göstermiş ve farklı kişilikleri ayrıntılarıyla ele alıp zekice çıkarımlarda bulunmuş. Bazı karakterler ve kişiliklerini okurken çevrenizden biriyle bağdaştırma olasılığınız hayli fazla. Ben okurken "Gerçekten böyle insanlar var ve aynı yazarın anlattığı düşünce yapısına ve yaşayış şekline sahipler." diyip büyük bir hayranlıkla okumuştum her satırı. Belki tam olarak anlatamadım ne demek istediğimi; ama yazarın herhangi bir kitabını okuduysanız veya okuyacaksanız ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.

5-Hercule ve yakın arkadaşı Hastings arasındaki diyalogların eğlenceli olduğunu söylemiştim. Son olarak benim en beğendiğim bölümlerden biri olan, bu 2 karakterin dedektif romanı klişeleri üzerine aralarında geçen bir konuşmayı yazmak istiyorum:

  "Geçen gün söylediğini hatırlıyor musun? Eğer yemek söyler gibi bir cinayet ısmarlama gücüne sahip olsaydın, nasıl bir şey isterdin?"  "Hım... Listeye bir bakalım..." dedim. "Şöyle nefis, kanlı bir cinayet... Yanında garnitür de olmalı."
  "Tabii, tabii..."
  "Kurban kim olacak? Erkek mi, kadın mı olmalı? Erkek olmalı. Önemli biri. Bir Amerikan milyoneri. Gazete sahibi... Cinayet yeri? Şöyle güzel bir kütüphanenin nesi var? Tam cinayete uyacak bir atmosfer... Ya katilin kullandığı silah? Garip biçimde bükülmüş bir hançer... Ya da kurbanın kafasına indirilen taştan oyulmuş bir tanrı heykeli..."
  Poirot içini çekti.
  "Tabii zehir de olabilir," dedim. "Ama bu her zaman tekniğe dayanan bir sorundur. Veya... gecenin karanlığında yankılanan bir tabanca sesi. Sonra iki güzel kız da olmalı..."
  Arkadaşım mırıldandı. "Kızıl saçlı..."
  "Hep de aynı şakayı yaparsın, Poirot. Tabii güzel kızların birinden haksız yere şüphe edilir. Ayrıca sevgilisiyle aralarında anlaşmazlık çıkar. Bundan başka şüphelenilecek kimseler olması da şarttır. Esmer, tehlikeli bir kadın... Ölen adamın arkadaşı ya da rakibi... Nasıl bir insan olduğu anlaşılmayan sessiz sekreter... Neşeli, hareketli başka bir adam... İşten kovulmuş bir iki uşak veya bahçıvan... Ondan sonra da Japp'a benzeyen ahmak bir dedektif..."
  "Demek sence nefis bir cinayet böyle olur?"
  "Senin aynı düşüncede olmadığın anlaşılıyor."
  "Poirot, bana kederle baktı. "Şimdiye kadar yazılmış olan bütün dedektif romanlarının özetini çıkardın."
  "E," dedim. "Sen nasıl bir cinayet ısmarlardın?"
  Poriot gözlerini kapayarak, koltuğunda arkasına yaslandı. "Çok basit bir cinayet... Karışık tarafı olmayan bir olay... Samimi, sakin bir cinayet..."
  "Cinayetin samimisi nasıl olur?"
  Poriot mırıldandı. "Örneğin dört kişi oyun oynarlar. Beşinci adam şöminenin önünde oturur. Ve sonra onu ölü bulurlar. Katil oyun oynayan dört kişiden hangisidir?"
  "Ben bunda heyecanlı bir taraf göremiyorum," dedim.
  Poirot, bana sitemle baktı. "Çünkü bunda acayip bir biçimde bükülmüş hançerler, şantaj, bir tanrı  heykelinin gözünden çalınmış zümrütler, türü belli olmayan, doğudan getirilme zehirler yok. Sen drama meraklısın, Hastings. Sen bir tek değil, sırayla işlenen birkaç cinayeti birden istiyorsun."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin